Halil Yaman yazdı: Adını Ceylan koydum

Adını bilmediğim bir dağın başında kırda dans eder gibi yürüdüğünü izleye izleye...

Bir ceylanı andırıyordun sanki?

Bu yüzden adını Ceylan koymuştum. Belki on yıl belki de on beş yıl geçmişti üzerinden.

Açıkçası kim olduğunu bile bilmiyordum.

Sana gelmeye çalışıyordum.

Etrafım tel örgülü duvarlar,

bedenim öksüz bırakılıyordu.

Aylardır bu tel örgülü duvarlarda asılıyor duygularım.

Hangi ara buraya gelmiştim.

Ceylan gibi ürkek sevgili.

Hiçbir şey hatırlamıyorum.

Geçmişi düşündükçe anımsadığım tek şey.

Senin o kırda topladığın lavantalardan ibaretti.

Belki on altı yaşında belki de on sekiz yaşındaydın.

Üstünde lavantalar saçıyordu .

Beyazdan giydiğin gömleğin lavantalarla cümbüş oluyordu .

Bir demet taşıdığın lavantalarla başını kaldırdığın gibi bana bakmıştın.

Kahverengi gözlerinden süzülüyordu simsiyah saçların.

Yüzün ayın on dördü gibi parlak,

uçuşan eteğinle gözden kaybolmuştun.

Oraya neden geldiğimi, kiminle geldiğimi , neden seninle hiç konuşmadan oradan

ayrıldığımı hatırlamıyorum.

Ayın on dördü gibi parlak yüzlü Ceylan.

Hatırladığım tek anımsın.

Tel örgülü duvarlar ile çevrili bu kasvetli yer bir Akıl Hastanesi.

Deli olduğumu söylüyorlar.

Oysa ben deli değilim sadece hatırlamıyorum.

Hatırladığım tek şey sen olduğun için seni anlatıyorum .

Buradakiler sana olan tüm duygularıma inanmıyorlar. İnandırmak için ne kadar gayret

etsemde,

bana zorla ilaç içirip uyutuyorlar. Rüyalarımda sana geldiğimi görüyorum.

Sana rüyamda haykırırcasına sevdiğimi söylüyorum.

Başka şeylerde anlatmak istiyorum. Lakin sana ne anlatacağımı hatırlamıyorum.

Bu kasvetli tel örgülü duvarlarla çevrilmiş yerde,

benim gibi tutulan bir sürü kişi var. En çokta yaşlı ve zayıf kadına üzülüyorum.

Aklar düştüğü saçlarını özenle tarayıp,

renkli kurdelelerle bağlıyor.

Annenin saçlarını çocukken özenle taradığı gibi.

Sürekli bir kızı olduğunu söylüyor. Pembe leğende yıkarmış onu.

İnanır mısın kimse onada inanmıyor.

Bana sürekli gizliden de olsa kızının onu almaya geleceğini fısıldıyor .

Ona tek inanan ben olduğum için bana bir çocuk edasıyla yaklaşıyor. Bizi ara sıra avluya

çıkardıklarında,

hepimize gömlek giydiriyorlar.

Hani kolları arkadan bağlanan...

Oysa ben sana elimi kolumu sallaya sallaya gelmek istiyorum.

Ayın on dördü gibi parlak yüzlü Ceylan.

Tel örgüye asılı duyguları anlattıkça derin bir kuyuda sana haykırdığımı hissediyorum .

Sanki o kuyuda hiç çıkmayacak gibi unutulmuş tüm hatıralarım.

Eskiden bir asker olduğumu söylüyorlar

belkide bir komutan.

Artık Ülkemin sen olduğunu söylüyorum.

Buradan tek çıkış yolum seni hatırlamak.

Bazen dayanamıyorum;

ranzamın karşısında duran duvarda, simsiyah bir aile çiziyorum.

Sahi ben kimim?

Herşeye rağmen sana gelmek istiyorum.

Seni sevdiğimi söyledikten sonra ölmek istiyorum.

Belki ölü bedenim dizlerine çarpacak.

Ruhu çıkmış bir ölüyü sevebilir misin?

Ayın on dördü gibi parlak yüzlü Ceylan.

Dizlerine dokunan ölü bedenim bir mezarlıkta yaşayacak.

Mezar taşımı bir anne şefkati gibi okşa.

Benim için dua et.

Cennete elimi kolumu sallaya sallaya, sana geleyim.

Sana sokulup seni seviyorum diye bileyim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
9 Yorum
Halil Yaman Arşivi